Vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği seklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez.

YARGITAY Hukuk Genel Kurulu
Esas No : 2023/1-249
Karar No: 2023/747
Karar Tarihi: 12-07-2023

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, mümkün olmadıgı takdirde tazminat davasından dolayı yapılan
yargılama sonunda Ilk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmistir.
 
Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf
basvurusunun esastan reddine karar verilmistir.
 
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 1. Hukuk
Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmus, Ilk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma
kararına karsı direnilmistir.
 
Direnme kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz sartı ve diger usul
eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten
sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip geregi düsünüldü:
 
I. DAVA
 
Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinden davacı … ile diger davacıların murisi …’in … ili,
… ilçesi, … Mahallesinde kain 7 pafta 2165 parselde bulunan tasınmazda davalı … ile birlikte elbirligi
mülkiyeti seklinde ortak olduklarını, farklı bir tasınmazın devri için davacı … ile diger davacıların
miras bırakanı …’den vekâletname alındıgını, bu vekâletnamede davalı …’in degil esi …’nin vekil
oldugunu ve vekilin tasınmazdaki miras paylarını esi olan davalı …’e temlik ettigini, devirle ilgili
kendilerine bilgi verilmedigi gibi satıs bedelinin de ödenmedigini, vekâlet görevinin kötüye
kullanıldıgını ileri sürerek 2165 parsel sayılı tasınmazın tapu kaydının iptali ile yolsuz tescilin
düzeltilmesini, olmadıgı takdirde bedelinin tahsiline karar verilmesini talep etmistir.
 
II. CEVAP
 

  1. Davalı … vekili cevap dilekçesinde; davanın zamanasımına ugradıgını, davacıların dava konusu
    tasınmazı miras yolu ile edindikleri bilgisini müvekkilinin verdigini, müvekkilinin konuyla ilgili bu
    yerlerin miras kaldıgını akrabasından ögrenmesinden sonra vefat eden … ve … ile bir görüsme
    gerçeklestirdigini, bu görüsmede davacıların dava konusu tasınmazlardaki hisselerinin satılmasını
    beyan ettiklerini, müvekkilinin de maddi durumunun iyi olması sebebiyle dava konusu yerleri almaya
    karar verdigini ve bu durumu davacılara ilettigini, davacıların dava konusu tasınmazı müvekkiline
    satmayı kabul etmelerinden sonra vekâletnamelerin çıkarıldıgını, davacıların vekâletnamelerde özel bir
    yetki vermediklerini, \”Intikal ve satıs yetkileri … ili, ilçeleri, mahalle ve köyleri hudutları dâhilinde
    bulunan bilumum tasınmaz\” için verildigini, müvekkilinin kötüniyetli ve hile ile hareket etme
    niyetinin olmadıgını, davacıların tasınmazları satın alabilmesi için müvekkilinin vefat eden esine
    vekâlet verdiklerini, müvekkilinin tasınmazları alabilmesi için ya davacılarının ya da vekillerinin tapu
    sicil müdürlügüne gitmeleri gerektigini, bir gerçek kisi aynı anda hem tasınmazı alıp hem
    satamayacagından vekâletin esi … adına çıkarıldıgını, vekâlet çıkartan kisilerin ortalama zekaya sahip
    insanlar oldugunu, fiili ehliyetlerini kaybetmis durumda da olmadıklarını, davacıların satıs isleminden
    haberdar olduklarını, tasınmaz bedelini davacılara elden ödendigini belirterek davanın reddini
    savunmustur.
     
  2. Diger davalılar; usulüne uygun olarak yapılan davetiye tebligine ragmen davaya cevap vermemis ve
    durusmalara katılmamıslardır.
     
    III. ILK DERECE MAHKEMESI KARARI
     
    Ilk Derece Mahkemesinin 16.12.2019 tarihli ve 2018/138 Esas, 2019/679 Karar sayılı kararıyla;
    davacıların murisi … ile …’in …’e vermis oldukları vekâletnameyle ilgili olarak iradelerinin fesada
    ugratıldıgına yönelik herhangi bir sikâyet ve iddialarının bulunduguna dair dosyada delil olmadıgı,
    miras hisselerinin devrine karsılık bedellerinin ödendigine dair tanık beyanlarının bulundugu, tasınmaz
    satısına iliskin vekâlet verenlerin paralarını alamaması hâlinde ve kandırılmaları durumunda bu hususu
    en azından yakın çevreleri ile dinlenen tanıklara sözlü olarak beyan etmeleri beklenirken böyle bir
    beyanda bulunmadıkları, davacıların vekâlet alınırken ve satısta hile olgusu iddialarını dogrular
    nitelikte dosyaya delil sunamadıkları ve iddialarını ispat edemedikleri gerekçesiyle davanın reddine
    karar verilmistir.
     
    IV. ISTINAF
     
    A. Istinaf Yoluna Basvuranlar
     
    Ilk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karsı süresi içinde davacılar vekili istinaf
    basvurusunda bulunmustur.
     
    B. Gerekçe ve Sonuç
     
    Bölge Adliye Mahkemesinin 17.02.2021 tarihli ve 2020/459 Esas, 2021/201 Karar sayılı kararıyla;
    dosya kapsamındaki deliller bir bütün hâlinde degerlendirildiginde, davacı tarafın iddialarını
    kanıtlayamadıgı, satısın iradi oldugu, bir kısım davacıların murisi …’in Kartal 3. Noterliginde
    düzenlenen, 07.03.2008 tarihli ve 12334 yevmiye nolu vekâletname ile davacı …’in ise … 7.
    Noterliginde düzenledigi 14.04.2009 tarihli ve 9002 yevmiye nolu vekâletname ile … ve … illerinde
    miras bırakandan intikal edecek bilimum tasınmazlardaki hak ve hisselerinin intikal ve satıs islemleri
    yapması için … kızı …’i vekil olarak tayin ettikleri, davaya konu edilen intikal ve satıs islemlerinin
    anılan vekâletnameler kullanılarak yapıldıgı, vekâletnamelerin hile ile alındıgı ya da kötüye
    kullanıldıgının davacılar tarafından ispat edilemedigi, zira davacı tarafça dayanılan tanık beyanlarının
    maddi delillerle desteklenmeyen soyut ifadeler içerdigi, buna karsılık davacılardan …’in oglu olan ve
    davanın kabulünde menfaati bulunan (davacı …’in muhtemel mirasçısı olarak) … … tanık olarak vermis
    oldugu beyanında dayısı … ile annesi …’in iradi olarak tasınmazdaki hisselerini sattıklarını ve bedelinin
    de ödendigini beyan ettigi, mahkemece yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmis olmasında bir
    isabetsizlik bulunmadıgı gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf basvurusunun esastan reddine karar
    verilmistir.
     
    V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKI YARGILAMA SÜRECI
     
    A. Bozma Kararı
     
  3. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karsı süresi içinde davacılar vekili temyiz
    isteminde bulunmustur.
     
  4. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
     
    ”Dava, vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, olmadıgı
    takdirde bedel istemine iliskindir.
     

     
    Dosya içerigi ve toplanan delillerden, bir kısım davacının mirasbırakanı …’in Kartal 3. Noterliginin
    17.03.2008 tarih ve 12334 yevmiye nolu vekaletnamesi ve davacı …’in … 7. Noterliginin 14.04.2009
    tarih ve 9002 yevmiye nolu vekaletnamesi ile … ve … illerinde mirasbırakanlarından intikal edecek
    tasınmazlardaki hak ve hisselerinin intikal ve satıs islemlerini yapması için …’i vekil olarak tayin
    ettikleri, vekil …’nin mirasbırakan …’dan intikal eden 2165 parseldeki … ve davacı …’in miras paylarını
    26.03.2010 tarihinde esi olan davalı …’e satıs suretiyle temlik ettigi anlasılmaktadır.
     

     
    Somut olaya gelince, davacı tanıklarının beyanlarından; temlike esas vekâletnamelerin dava dısı farklı
    bir tasınmazın satısı için düzenlendigi, dava konusu tasınmazın temlik edildiginin sonradan ögrenildigi,
    satıs bedelinin davacı … ve bir kısım davacıların mirasbırakanı …’e ödendigi savunmasının usulünce
    kanıtlanamadıgı, vekil …’nin vekalet görevini kötüye kullandıgı, vekilin esi ve aynı zamanda dava
    konusu tasınmazda miras payı bulunan davalı …’in durumu bilen ya da bilmesi gereken kisi
    konumunda oldugu, davalı … ve vekil …’nin el ve isbirligi içinde hareket ederek davacıları
    zararlandırdıkları sonuç ve kanaatine varılmaktadır.
     
    Hal böyle olunca, tapu iptali ve tescil isteminin kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı
    degerlendirme ile yazılı sekilde karar verilmesi dogru degildir…” gerekçesiyle karar bozulmustur.
     
    B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
     
    Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki karar gerekçesiyle
    direnme kararı verilmistir.
     
    VI. TEMYIZ
     
    A. Temyiz Yoluna Basvuranlar
     
    Direnme kararına karsı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmustur.
     
    B. Temyiz Sebepleri
     
    Davacılar vekili; satıs bedelinin davacılara ödenmedigini, satısın iradi oldugunu gösteren hiçbir delil
    bulunmadıgını, vekilin sadakat, özen gösterme ve hesap verme yükümlülügüne aykırı davranarak
    vekâlet görevini kötüye kullandıgını, davacıların zarara ugramalarına sebep oldugunu, satısın haber
    verilmedigini, satıs bedelinin de ödenmedigini ileri sürerek hükmün bozulmasını istemistir.
     
    C. Uyusmazlık
     
    Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyusmazlık; davacıların murisi tarafından vekil
    kılınan …’in dava konusu tasınmazlarda davacılara ait payları esi olan diger davalı …’e satıs yoluyla
    temlik ettigi somut olayda; davacı tarafça vekâlet görevinin kötüye kullanıldıgı iddiasının ispat edilip
    edilemedigi, ayrıca dava konusu payların temlik tarihindeki rayiç degerinin ödendiginin davalı tarafça
    kanıtlanıp kanıtlanamadıgı, buradan varılacak sonuca göre davanın kabulüne karar verilmesinin
    gerekip gerekmedigi noktalarında toplanmaktadır.
     
    D. Gerekçe
     
  5. Ilgili Hukuk
     
  6. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 502 nci maddesinin birinci fıkrası, 504 üncü maddesinin
    birinci fıkrası, 505 inci maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesi, 506 ncı maddesi,
     
  7. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2 ve 6 ncı maddeleri,
     
  8. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190 ıncı maddesinin birinci fıkrası.
     
  9. Degerlendirme
     
  10. Dava, vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün
    olmadıgı takdirde tazminat istemine iliskin olup, uyusmazlıgın çözümü için bir kısım açıklamalarda
    bulunulmasında yarar vardır.
     
  11. 01.07.2012 tarihinde yürürlüge giren 6098 sayılı Kanun’un 502 nci maddesinin birinci fıkrasında
    vekâlet sözlesmesi; vekilin vekâlet verenin bir isini görmeyi veya islemini yapmayı üstlendigi
    sözlesme olarak tanımlanmıstır. Genis anlamda bir is görme sözlesmesi olan vekâlet sözlesmesiyle
    vekil, kendisine verilen isin ya da islemin vekâlet verenin irade ve yararına uygun olarak görülmesini,
    yapılmasını üstlenir.
     
  12. Vekâlet sözlesmesinin tarafları vekâlet veren ile vekildir. Vekâlet veren gerçek veya tüzel kisi
    olabilecegi gibi vekil de gerçek ya da tüzel kisi olabilir. Sözlesmenin konusunu ise herhangi bir hukukî
    islem yahut maddi bir eylemin yapılması olusturabilir. Ancak sözlesmenin geçerli olması için
    konusunun mümkün olması yanında kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine ve kisilik
    haklarına aykırı olmaması gerekir.
     
  13. Vekâlet sözlesmesini, 6098 sayılı Kanun’un 40 ilâ 48 inci maddeleri arasında düzenlenen temsil
    iliskisi ile karıstırmamak gerekir. Aralarında yakın bir ilgi bulunmakla birlikte vekâlet sözlesmesi ile
    vekil vekâlet verenin bir isini görmeyi ya da bir islemini yapmayı borçlanırken, vekâlet veren de onun
    yaptıgı giderleri ve verdigi avansları ödemeyi borçlandıgından vekâlet iki taraflı bir sözlesmedir.
    Temsil yetkisi ise tek taraflı bir hukukî islemdir. Genel olarak vekâlet, vekil ile vekil eden arasındaki iç
    iliskiyi, temsil ise vekil edenin vekil aracılıgı ile islem yaptıgı üçüncü kisi ile arasındaki dıs iliskiyi
    ifade eder.
     
  14. Türk Borçlar Kanunu’nun temsil ve vekâlet iliskisini düzenleyen hükümlerine göre vekâlet
    sözlesmesi büyük ölçüde tarafların karsılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çogu bu …
    unsurundan, diger bir anlatımla vekil edenin yararına ve onun iradesine uygun davranma
    yükümlülügünden dogar. Vekâlet sözlesmesi, baskasının isini görmeye iliskin bir sözlesme
    oldugundan esas itibariyle isin müvekkilin menfaatine yapılması gerekir. Bu durum is görme
    sözlesmesinin dogal bir sonucudur.
     
  15. Nitekim 6098 sayılı Kanun’da sadakat ve özen borcu, vekilin vekâlet verene karsı en önde gelen
    borcu kabul edilmis ve “Sahsen ifa, sadakat ve özen gösterme” baslıgını tasıyan 506 ncı maddesinde
    düzenlenmistir.
  16. Davaya konu temlikin yapıldıgı tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 389 uncu
    maddesinin birinci fıkrasında da vekilin, müvekkilinin açık olan talimatına muhalefet edemeyecegi
    hükmüne yer verildikten sonra 390 ıncı maddesinde;
     
    “Vekilin mesuliyeti, umumi surette isçinin mesuliyetine ait hükümlere tabidir.
     
    Vekil, müvekkile karsı vekâleti iyi bir suretle ifa ile mükelleftir.
     
    Vekil, baskasını tevkile mezun veya hal icabına göre mecbur olmadıkça veya adet baskasını kendi
    yerine ikameye müsait bulunmadıkça müvekkilünbihi kendisi yapmaga mecburdur” hükmüne yer
    verilmis olup; buradaki “iyi bir suretle ifa” deyimini, söz konusu hükmün aslı olan Isviçre Borçlar
    Kanunu’nun 398 inci maddesinde oldugu gibi “sadakat ve özenle ifa” olarak anlamak gerekir.
     
  17. Sadakat borcu kavramı, vekilin gerek vekâletin ifası sırasında gerekse sonrasında kendisine duyulan
    güvene uygun olarak müvekkilinin menfaatlerini sözlesme ile güdülen amaç çerçevesinde koruma ve
    kendi menfaatini müvekkilinkine tabi kılma yükümlülügünü ifade eder. Vekilin is görme ile
    hedeflenen sonucun basarılı olması için hayat deneylerine ve islerin normal akısına göre gerekli girisim
    ve davranıslarda bulunması ve basarılı sonucu engelleyebilecek davranıslardan kaçınması ise özen
    borcunun konusunu olusturur. Vekilin özen borcundan … sorumlulugunun belirlenmesinde, benzer
    alanlarda is ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranıs esas alınır. Bu
    nedenle vekil üzerine aldıgı isi ifa ederken aynı sartlar altında is gören basiretli, özenli bir vekil gibi
    hareket etmelidir.
     
  18. Yukarıdaki hükümler uyarınca vekilin, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu
    zararlandırıcı davranıslardan kaçınma yükümlülügü altında olacagı açıktır. Vekâletin kapsamı,
    sözlesmede açıkça gösterilmemisse 6098 sayılı Kanun’un 504 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca
    görülecek isin niteligine göre belirlenir. Sözlesmede vekâletin nasıl yerine getirilecegi hakkında açık
    bir hüküm bulunmasa veya yapılan islem dıs temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu
    yükümlülügü daima mevcuttur.
     
  19. Vekil bu yükümlülügünü yerine getirmedigi, özellikle vekâleti kasten vekil edenin zararına,
    kendisinin veya baska birinin yararına kullandıgı takdirde vekâlet görevinin kötüye kullanılması söz
    konusu olabilir. Dolayısıyla böyle bir durumda vekil eden zararlandırılırken, vekil çok zaman
    kendisine veya baska bir kimseye çıkar saglamaktadır. Oysa ki, sadakat ve özen borcunun temel amacı
    baskası adına is gören kimsenin yetkisini kötüye kullanma riskini önlemektir. Vekâlet sözlesmesi, …
    esasına dayalı bir is görme edimi ihtiva ettiginden bu güvenin korunması her seyden önce 6098 sayılı
    Kanun’un 506 ncı (818 sayılı Kanun’un 390 ıncı) maddesinin bir geregi oldugu gibi 4721 sayılı
    Kanun’un 2 nci maddesinde ifadesini bulan dürüstlük kuralının da bir geregidir.
  20. Uygulamada vekâlet görevinin kötüye kullanılması durumlarının, özellikle vekilin satmakla yetkili
    kılındıgı bir tasınmazı rayiç degerine nazaran çok düsük bir bedelle satarak devrettigi hâllerde
    yogunlastıgı görülmektedir. Ancak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19.12.2019 tarihli ve 2017/1-
    1272 Esas, 2019/1399 Karar sayılı kararında da vurgulandıgı gibi malik tarafından vekilin bir
    tasınmazın satısında, diledigi bedelle diledigi kimseye satıs yapabilecegi seklinde yetkili kılınması,
    satacagı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek
    suretiyle, makul sayılacak ölçüler dısına çıkarak satıs yapma hakkını vermez. Vekilin, vekâlet
    sözlesmesinde belirtilen yetkilerin dısına çıkması, vekil edenin talimatına uygun hareket etmemesi ve
    onun yararı ile bagdasmayacak bir eylem veya islem yapması durumunda deginilen maddeler uyarınca
    sorumlu olacagı açıktır.
     
  21. Diger taraftan vekâlet görevinin kötüye kullanılması hâlinde vekilin üçüncü kisilerle yaptıgı
    islemlerin vekâlet veren açısından baglayıcı olup olmayacagı sorunu ile de karsılasılır. Bu durumda,
    vekil ile sözlesme yapan kisi 4721 sayılı Kanun’un 3 üncü maddesi anlamında iyiniyetli ise yani
    vekilin vekâlet görevini kötüye kullandıgını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine
    ragmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptıgı sözlesme geçerlidir ve vekil edeni baglar. Vekil,
    vekâlet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekâlet eden arasında bir iç sorun olarak kalır,
    vekil ile sözlesme yapan kisinin kazandıgı haklara etkili olamaz.
     
  22. Ne var ki, üçüncü kisi vekil ile çıkar ve isbirligi içerisinde ise veya kötüniyetli olup vekilin vekâlet
    görevini kötüye kullandıgını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa, vekil edenin sözlesme ile baglı
    sayılmaması, 4721 sayılı Kanun’un 2 nci maddesindeki dürüstlük kuralının dogal bir sonucu olarak
    kabul edilmelidir. Söz konusu Kanun maddesi buyurucu nitelik tasıdıgından hâkim tarafından
    kendiliginden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düsünce kötüniyeti tesvik etmek, en
    azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çagdas hukuk sistemlerinde kötüniyet korunmamıs daima
    mahkûm edilmistir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüsler de bu yönde gelismis ve kararlılık
    kazanmıstır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.12.2011 tarihli ve 2011/14-609 Esas, 2011/744
    Karar sayılı kararı).
     
  23. Vekâlet görevi kötüye kullanılmıs ve vekille sözlesme yapan kisi vekil ile el ve isbirligi içerisinde
    ise veya en azından vekâlet görevinin kötüye kullanıldıgını biliyor yahut bilmesi gerekiyorsa vekil
    eden, sözlesmenin feshini, bu baglamda sözlesmeye göre tapuda intikal yapılmıssa tapunun iptalini her
    zaman isteyebilir.
     
  24. Diger taraftan hâkim, taraflar arasında uyusmazlık konusu olan vakıaların gerçeklesip
    gerçeklesmedigini kural olarak kendiliginden arastıramaz. Bir olayın gerçeklesip gerçeklesmedigini
    taraflar ispat etmelidir. Bir davada ispat yükünün hangi tarafa ait olacagı konusu 4721 sayılı Kanun’un
    “Ispat yükü” baslıklı 6 ncı maddesinde “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri,
    hakkını dayandırdıgı olguların varlıgını ispatla yükümlüdür\” seklinde düzenlenmistir. Hukuk
    Muhakemeleri Kanunu’nun 190 ıncı maddesine göre de “Ispat yükü, kanunda özel bir düzenleme
    bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya baglanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
    Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini olusturan vakıaya iliskin ispat yükü
    altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dısında, karsı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir”.
    Açıklanan bu genel hükümler uyarınca vekâlet görevinin kötüye kullanıldıgını ispat yükünün bu
    iddiayı ileri süren davacı tarafa ait olacagı açıktır.
     
  25. Somut olaya gelindiginde; bir kısım davacının murisi …’in Kartal 3. Noterliginin 17.03.2008 tarihli
    ve 12334 yevmiye numaralı, davacı …’in ise … 7. Noterliginin 14.04.2009 tarihli ve 9002 yevmiye
    numaralı vekâletnameleri ile … ve … illerinde bulunan tüm tasınmazların intikal, satıs ve tevkil
    yetkilerini de içerecek sekilde davalı …’in esi …’i vekil tayin ettikleri, dava konusu tasınmazın intikal ve
    satıs islemlerinin anılan vekâletnameler kullanılarak yapıldıgı anlasılmaktadır.
     
  26. Yukarıda anılan düzenleme geregi vekâletnamelerin farklı amaç ve söylemlerle alınarak kötüye
    kullanıldıgının davacılar tarafından ispat edilmesi gerekmektedir. Dosya kapsamındaki deliller bu
    açıdan degerlendirildiginde, vekâlet veren … ile …’in paylarının toplam 51.500,00 TL bedelle
    devredildigi, mahkemece yapılan kesif sonucu düzenlenen bilirkisi raporunda devir tarihi itibariyle her
    bir payın degeri 28.600,00 TL olmak üzere toplam 57.200,00 TL olarak belirlendigi, devrin kardesler
    arasında yapıldıgı gözetildiginde arada vekâlet görevini kullanıldıgını gösterecek bir farkın
    bulunmadıgı gibi davacı tanık beyanları da vekâlet görevinin kötüye kullanıldıgı olgusunun kabulü için
    yeterli degildir. Aksine dosya kapsamında dinlenen davacı …’in oglu … …’in tanık olarak verdigi
    beyanında dayısı … ile annesi …’in tasınmazdaki hisselerini rıza ile verdiklerini ve bedelinin de
    ödendigini hatta alınan para ile …’in esi olan yengesinin Umreye gittigini ve dislerini yaptırdıgını
    beyan ettigi anlasılmaktadır. Bu nedenler karsısında vekâletnamelerin hile ile alındıgı ve vekâlet
    görevinin kötüye kullanıldıgının davacı tarafça ispat edilemedigi görülmektedir. Bu nedenle
    mahkemece davanın reddine karar verilmesinin dogru oldugu sonucuna varılmıstır.
     
  27. Hâl böyle olunca; Ilk Derece Mahkemesince verilen karar açıklanan gerekçelerle onanmalıdır.
     
    VII. KARAR
     
    Açıklanan sebeplerle;
     
    Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçe ile
    ONANMASINA,
     
    Asagıda dökümü yazılı (4.517,10 TL) harcın temyiz eden davacıya iadesine,
     
    Dosyanın kararı veren Ilk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
     
    12.07.2023 tarihinde yapılan ikinci görüsmede oy birligiyle kesin olarak karar verildi.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir